İngiltere, ekonomik krizden en kötü etkilenen ülkelerin başında geliyor. Bu süreçte Muhafazakarlar ile Liberal Demokratların oluşturduğu koalisyon hükümeti sosyal yardımlarda milyonlarca insanı etkileyen kesintiler yapmıştı. Bunun tasarruf önlemleri kapsamında olduğu dile getirilmişti. Halbuki bu zor dönemden faydalanan bir grup insan vardı. Bunlar İngiltere siyasetine, ekonomisine ve medyaya yön veren bin kişilik ‘Kodamanlar (The Establishment)’ diye adlandırılan güçlü bir gruptu. Peki bu büyük saltanat kimlerden oluşuyordu?
The Kodamanlar, zengin, güçlü uluslararası finans firmaları, ekonomik çıkarları olan politkacılar ile medya baronlar tarafından oluşuyor. Politkacılar, kanunları yapar, medya baronları, ülkedeki siyasi tartışmaları yönlendirir ve firmalar ise ekonomiyi yürütür. Bu grup, demokrasiye sığınarak kendi mevkilerini koruma amacında olan kişilerdir. Bu doğrutuda çıkarlarına bir tehdit oluşmamasını engellemek için de halk ile kendileri arasında bir kalkan oluşturyorlar. Bundan halkın haberi var mı?
Burada medya devreye giriyor. Medya’nın ‘sözde bağımsız/özgür’ düşünülse de aslında statükoda yer alan zenginler tarafından yönlendirilip yönetildiği açık bir şekilde ortada. Bu kişiler medya’yı kendi çıkarları doğrutusunda kullanarak ülkedeki tartışmaları yönlendirebiliyorlar. Bunun en büyük örnekleri gazetelerde ve televizyonlarda sosyal devlet yardımı alanlar ve diğer yoksul kesimler hakkında yapılan acımasızca eleştiriler ile orantısız yayınlardır. Toplumda ekonomik krizin sorumluları; sosyal devlet yardımı alanlar, göçmenler ve işsizler olarak gösterilerek genel bir algı yaratıldı. Bu sayede de halkın dikkatini kendi üzerlerinden uzak tutarak başka yönlere çekmeyi başarıyorlar.
İngiliz gazeteci Owen Jones bu konuyla ilgili yaptığı araştırmada çarpıcı tespitlerde bulundu. Jones, Kodamanların ülkede yaşanan ekonomik krize rağmen son 5 yılda gelirlerini iki katına çıkartıklarını vurguladı. Diğer taraftan ise 1 milyon insanın gıda bankalarında karınlarını doyurduklarının belirterek, “Bu durum dünyanın altıncı en büyük ekonomisine sahip bir ülkesinde yaşanması gerçekten komiktir” yorumunda bulundu.
Genç gazetecinin bir başka önemli tespitinde hayat mücadelesi veren yoksul insanların ikitdar sahipleri tarafından birbirlerine düşürüldüğünü dile getirerek, “Maaşları, patronları veya hükümet tarafından kesilen işçiler tepkilerini patronlarına veya hükümete değilde asılında devlet yardımı ile lüks hayatı yaşayan insanlara tepkilerini göstermeleri gerektiği deniliyor.” diye belirtti. Aynı sorunun diğer sektörlerde yaşandığını ifade etti.
Owen Jones, hükümet yetkilileri ile firmaların arasındaki özel ilişkilere dikkat çekiyor. İngiltere’de ilk 50’de yer alan ticari şirketlerinin 46’sında bir milletvekilinin o şirkette bir hissesi olduğu veya bir yönetici görevi üstlendiğini vurguladı.Örneğin eski İngiliz Savunma Bakanı Geoff Hoon’nin görev süresinde ileri demokrasileriyle bilinen Suudi Arabistan gibi ülkelere silah satışları yapan ‘Agusta Westland’ firmasına ihale yaptırmadan sözleşme imzalamıştı. Milletvekiliğini bıraktıktan sonra nerede iş buldu dersiniz? Şimdi Agusta Westland’da yöneticilik görevini üstleniyor. Jones’e göre milletvekilileri, parlementonun temsilcileri olmak yerine toplumun üst kademesinde yer alan bu grup insanlarla çıkarları ön planda tutarak işbirliği yaptıklarını iddia etti. Bu işbirliğine veya görüşlere karşı çıkanların ise toplum önünde aşağılandığını belirtti.
VERGİ KAÇIRMA YASAL OLDU
İngiltere’de tarihin en büyük kesintilerini yaşarken Ernst & Young gibi uluslararası muhasebe şirketleri bu süreci fırsata çevirdiklerini dile getirildi. Owen Jones, ülkede yaşanan sosyal yardım sahtekarlığının devlete yıllık 1.2 milyar sterline maal olduğunu belirterek, “Bu miktar devletin sosyal yardımlara yaptığı harcamaların yüzde 1 altındadır.” diye ifade etti. Vergi kaçırmanın değeri ise yılda 25 milyar sterline maal olduğunu dile getirdi. Jones’a göre ülkede sosyal yardım sahtekarlığı suç olarak görülürken vergi kaçırmanın ise yasal olduğu anlaşıldığını vurguladı.
“ZENGİNLERE SOSYALİZM, YOKSULLARA İSE KAPATALİZM VAR”
Jones, İngiltere Devlet Vergi Kurumu (HMRC) ile Ernst & Young’nda aralarında bulunduğu uluslararası muhasebe şirketlerinin arasında ki işbirliğe dikkat çekiyor. Belirlenen vergi kanunlarını vergi kurumu ile bu şirketlerin beraber yaptığını vurguladı. Geçen yıl Parlemento Kamu Hesaplar Soruşturma Komitesi’nin yaptığı açıklamada şirket temsilcilerine müşterilerine kanunu kullanarak nasıl az vergi ödeyebilecekleri konusunda önerilerde bulunduğunu tespit etmişti. Büyük şirketlerin HMRC’nin nasıl vergi kanunlarını uyguladıkları konusunda iyi bilgi sahibi oldukları dile getirildi. Örneğin vergi kurumunun eski başkanlarından Dave Harnett’in vergi kaçıran şirketlere aracı olduğu belirtildi. Harnett, 2001 yılında HMRC’nin yıllık raporunu yayınlamıştı. Raporda çoğu büyük şirketin vergi kaçırmadıkları ifade edilmişti. Bir başka eski HMRC yöneticisi Richard Brooks’un raporla ilgili yaptığı açıklamada bu bilgilerin doğru olmadığını ifade ederek, “Ben bu rapora bizzat itiraz ettim. HMRC’nin kendi verilerine dayanarak onlara deliller sundum. Şirketlerin yarısının vergi kaçırma üzerine sistem geliştirdiklerini belirttim ama bu konuyla ilgili birşeyler yapılmadı.” diye konuşmuştu. Financial Times gazetesinde yer alan haberde son on yılda aralarında içişleri bakanları, başbakan danışmanı, HMRC genel müdürü ile 18 eski bakanın bu büyük şirketlerde görev aldıklarını dile getirdi. Jones, statükoda yer alan zenginler ile toplumun diğer kesimleri için iki ayrı kural uygulandığını belirterek, “zengin kesimlerine devlet büyük yardım yapıyor ama bu yardımı yoksul kesimlere sınırlı tutuyor. Bu yaklaşımı şöyle tanımlıyabiliriz ‘zenginlere sosyalizm yoksullara ise kapitalizm ülkedeki sınıf ayrımını anlatıyor” diye vurguladı.
Toplumu yöneten kodamanların ülkede eşitsiz ve adaletsiz bir toplumun olması istiyor. Onların ekonomik kriz de bile bu kadar güce ve zenginliğe sahip olmalarının sebebi onları sorgulamayan muhalefetin ve bir direnişin olamamasından kaynaklanıyor.
HUSSAIN KAYA – LONDRA