18.yy’dan günümüze hasır bot şapka

Şapkanın da hikâyesi mi olur demeyin, hasır bot şapkalar 18. yüzyıldan günümüze kadar bir çok hikâyenin içinde kâh figüran kâh da ana karakter olarak yerini almış. Bu şapkalara ilk olarak rastladığımız yer Venedik civarları. 18. yüzyıl başlarında, o uzun gondolların üzerinde ayakta durarak ellerinde ki küreklerle insanları suların üzerinde yüzdüren gondolcuların, güneşten korunmak için giydikleri bu geleneksel şapka zamanla dünyanın her yerine yayılır. 1822 yılında da İngiltere’de kullanılmaya başlanır.

Birçok ülkede çeşitli sınıflar tarafından giyilmeye başlayan hasır bot şapkanın popülaritesi tam olarak 1880-1930 yılları arasında zirveye ulaşır. Her kesimin gardolabında yer verdiği bir moda aksesuarına dönüşür.

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren genelde hem erkeklerin hem de kadınların boş zaman aktivitelerinde giydikleri bir aksesuar olan bu şapka, cemiyet buluşmaları olarak tabir ettiğimiz toplantıların da ana konusu olur. Şapkanın nasıl kullanılacağı ve nerelerde hangi şapkanın kullanılması gerektiği cemiyetin en ilgisini çeken konu haline dönüşür.

Venedikli gondolcularla başladığı serüvene seçkinlerin giydiği bir aksesuar olarak devam eden hasır şapka, I. Dünya Savaşı’nın patlak vermeye başladığı dönemde FBI ajanlarının resmi görevlerinin dışında giydikleri bir üniformaya dönüşerek hayatına politik bir karakter olarak devam eder. Politik çevrelerce bir hayli benimsenen hasır bot şapka, yine aynı tarihlerde İngiliz Demokrat partisinin resmi üniformasının aksesuarı olarak tarih sayfalarına geçer.

1880’li yıllarda İngiliz okulları hasır şapkayı üniformanın bir parçası olarak kullanmaya başladığında şapka tamamen yeni bir öneme ve karaktere bürünür. Aynı dönemde yetimhanelerinde de bu şapkayı kullanması şapkanın hali hazırda var olan popüleritesini zedelese de özel okullar hasır bot şapkanın kullanımına ısrarlı bir şekilde devam eder. Öyle ki II. Dünya Savaşı sonrası hasır bot şapkalar İngiltere ‘deki özel okulların ayrıcalık ve üstünlüğünü temsil eden bir objeye dönüşür. Toplumsal ayrışmanın ve sınıfsal farklılıkların en net şekilde görünür olmasının bir diğer adı olur. Genel geçer normlar için ciddi önem taşımaya başlayan bu şapka özel okullarda okuyan öğrenciler için bir zaman sonra okulun hem içinde hem de dışında giyilmesi gereken bir obje olur. Hal böyle olunca böylesi bir zorunluluğun dayatılmasından dolayı öğrencilerde hasır bot şapkadan nefret etme eğilimi baş gösterir. Nefret kelimesinin üzerinde hayat bulduğu, bu naif amaçla üretilmiş, şapkadan, öğrenciler sistemin dayatmasının öcünü çıkarırlar ve frizbi gibi fırlatılıp tekmelenen bir oyuncağa dönüştürürler.

Böylece bir nevi saygınlığı ve üstünlüğü işaret etmesi dolayısıyla özel okullar tarafından takılması zorunlu hale getirilen bu şapka, giyildiğini görenlerin hiç hoşlanmadığı bir aksesuara dönüşmeye başlar. O kadar sevilmeyen bir aksesuar haline gelir ki sene sonu merasimlerinde sapka yakmak bazı öğrenciler tarafından bir geleneğe dönüşür. Tepkilerin böylesi sert gösterilmeye başlanması üzerine bir çok özel okul hasır bot şapkaları okul üniformalarının bir parçası olmaktan çıkarır.

Tabi şapkanın serüveni burda da son bulmaz. 1920’li yıllarda açık hava sporları yeni bir hobi olarak ortaya çıktığında hasır bot şapkalarda tekrardan moda sektörüne göz kırparak hem kadınların hem de erkeklerin popüler aksesuarı olur. Tarihler 2000’lere yaklaşırken türlü form ve şekillerde karşımıza çıkan hasır, şapka olarak kullanılan özelliğini neredeyse hiç yitirmez. Özellikle yaz aylarından hemen hemen tüm  kıyafetlerle kombinlene olabilecek çok kullanışlı bir aksesuar olarak dolaplarımızda yerini alır.

DELAL AKDAĞ – LONDRA