Herkesin kendi hikâyesini anlatan bir şarkısı vardır. Yeni Türkü’de yıllardır bu hikâyeleri şarkılarıyla seslendiriyorlar. Türk televizyon tarihimizin unutulmazları arasında yer alan ‘Süper Baba’ dizisininin ‘Bana bir Masal Anlat Baba’ şarkısı ile çocukluğumuza dönüyor, ‘Mamak Türküsü’ ile 80’lerde yaşadığımız o acıları hatırlıyor ve anlılarla dolu daha nice bestelerle bize hem kendi hikâyelerini hem de bizim hikâyelerimizi anlatıyor. Grup solistlerinden Derya Köroğlu ile Yeni Türkü’nün geçmişten günümüze uzanan yolculuğunu ve Türkiye’deki siyasi gelişmeleri konuştuk.
Herkesin hayatında hiç eskimeyen bir Yeni Türkü şarkısı var. Yeni Türkü’nün bu kadar sahiplenilmesini, sevilmesini ve uzun süre devamlığını neye bağlıyorsunuz?
Ben bunu şarkılarımıza bağlıyorum. Hem söze hem müziğe gösterdiğimiz özen, şarkılarımızın klasik hale gelmesine neden olarak yeni bir tarz oluşturdu. İlk başlarda belki insanlar müzik tarzımızı yabancıladılar ama sonradan müziğimizi anladılar. Şarkı sözlerimizdeki çok değerli şairlerin dizeleri dolayısıyla da onların hakkını müzikle vermeye çalıştık. Böylece kendi kulvarımızda farklı bir raya oturduk.
Türk müziğinin son 30-40 yılına damga vurdunuz ve hala bunu çok iyi bir şekilde sürdürüyorsunuz. Genç nesil ile bağınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vallah bende şaşırıyorum (gülüyor). Bu genç nesil ile baya iç içeyiz. Üniversite şenliklerinde bazen de liselerde konserler veriyoruz. Demek ki yerimizi dolduran başka bir şey olmadığından gençler bizim şarkılarımızı yeniden keşfediyorlar. Aslında doğruyu söylemek gerekirse bizi yaşatan şey de gençliğin bizi sevmesi ve her dönemde bizi böyle benimsemesi.
Peki sizin için Yeni Türkü ne anlam ifade ediyor?
Benim hayatım Yeni Türkü (gülüyor). Tabi 1977’den beri bakarsak Yeni Türkü hakikaten benim en büyük uğraşım oldu. Bunun yanında çok işler yaptım. Değişik meslekleri icra ettim ama bizim kalbimizi alıp götüren ve beni bu hayata bağlıyan aslında hep Yeni Türkü oldu. Benim için dolasıyla büyük bir varlıktır.
Dillere dolanan böylesi bir repertuarı nasıl oluşturdunuz? Esin kaynaklarınız ne?
Can Yücel ve Nazım Hikmet gibi şairlerden etkilendik. Ayrıca bizim çok sayıda esinlendiğimiz şair arkadaşlarımız da var. Örneğin Murathan Mungan, Meral Özbek, Turgay Fişekçi gibi isimler. Dolayısıyla Yeni Türkü yolculuğu hep geniş bir insan emeği ile yapıldı. Yeni Türkü bir imece ve bir iştir demek daha doğru olur. Ayrıca bizim müzikal kaynağımız bir yandan Türk müziğidir diğer yandanda gitar ve piyano gibi batı sazlarını da içeren bir füzyon sentezinin oluşumudur.
Sizin için hangi Yeni Türkü şarkısı özel bir anlam ifade ediyor?
(Gülüyor) 30-40 yılın listesini tek bir şarkıya indirgemek elbette ki kolay değil ancak ‘Başka Türlü Bir Şey’ benim kendi bestem, belki o yüzden belki de Can Baba’nın (Can Yücel’in) şiiri olmasından Yeni Türkü şarkıları içinde benim için yeri çok ayrı olan bir şarkıdır.
1980’li yıllarında bugüne kadar Türk müziği nasıl değerlendirsiniz?
Türk müziğinin çok değişik evreleri var. Cumhuriyet’in ilk elli yılına sanat müziği damgasını vurmuştu. Sonra seksenlere geldiğimizde arabeskin varlığını görüyoruz ki doğrusu o dönem en çok dinlenen müzik türüydü. Biz 70’lerin sonunda müziğe başladık. Yeni Türkü olarak üzerine bastığımız bu toprakların müziğini daha farklı bir yorumla daha güncel bestelerle oluşturmaya çalıştık. Özellikle Türk müziği sazlarını kullanmamız çok büyük bir fark yarattı. 90’lı yıllarda ise pop müziği tekrar piyasaya hakim oldu. Tabi aslında yaşayan kirlenmemiş en güzel müzik türü bence halk müziğidir. Halk müziği hep başından sonuna kadar var olmuştur ve bundan sonrada var olacaktır.
Sahnenizden son 30 yıla baktığınızda Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz?
Bunlar çok zor sorular yani 30 yılı nasıl sığdıracaksınız. Biz çoğunlukla gençlikle el ele ve iç içe olduk. Gençlik bir toplumun en dinamik kesimidir. Çünkü hiçbir çıkarı olmaksızın doğru olanı savunmak gençliğe ait bir özelliktir, muhalifdir. Dolayısıyla gençler her dönem bu özeliğini göstermiştir. Aslında Türkiye’de yaşamak kolay bir şey değil. Çünkü her dönem insanlar bir şekilde bastırılmıştır. İnsanlar bazen askeri yönetimlerle bazen de şimdilerde olduğu gibi başka türlü bir istibdat yöntemleriyle mücadele etmekte. Öyle bir şey ki bu yaşadıklarımız biz bunlarla büyümek ve gelişmek zorunda kaldık. Biz daima hakkın yanında olmaya çalıştık. İnsanları müziğimizle bu şekilde etkiledik ancak politik bir yönlendirmeye gitmeden bunu yaptığımızı düşünüyorum biz sadece gençlerle birlikte olduk.
Yeni Türkü şarkıları özellikle 80’li yıllarda Türkiye için karanlık dönem diyebileceğimiz bir dönemde insanlara aydınlık umudu yerleştirmiştir. O insanların, şarkılarınızla hayata tutunmalarını sağladınız. Bunu nasıl başardınız?
Dediğiniz çok doğru. Seksenlerde insanlar işkencelerden geçirildi, hapislere atıldı. Binlerce insan baskı ve terör altında ezilmeye çalışıldı. Biz ise o dönemde daha önceki dönemlerde de olduğu gibi yaptığımız şarkılarla özgürlüğün sesi olmaya çalıştık. Bunu da 80’lerde bir şekilde devam ettirdik. İnsanlar sonradan bizlere “sizin şarkılarınız bize hep umut oldu” dediler. Onlar hapisteyken veyahut da karanlık dönem içerisinde yaşarken bizim dizelerimiz onlara hakikaten umut vermiştir ki aslında umut insanın en önemli silahıdır.
Bir demecinizde 80’li yıllardaki dönemde müziğin özgürlük, karşı çıkmak ve var olmak olduğunu söylemişiniz. O döneme ait yaşanmışlıklarınız paylaşabilir misiniz?
12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte Türkiye’de her şey susmuştu. Birden bire bir suskunluk dönemi başladı(ki çok yazık oldu). Bizim sesimiz kesildi ama bir iki yıl sonra biz de tekrar ortaya çıkmaya çalıştık. O zamanlar üniversitelere konser vermek anlamında değilde oradaki öğrencilerle buluşmak için üniversitelere giderdik. Onlarla birlikte bir dersliğe yada amfiye toplanıp şarkılarımızı söylediğimiz çok olmuştur.
Türkiye’nin içinde bulunduğu bu çalkantılı durumu, ayrışmayı ve ayrılmayı bir sanatçı gözüyle değerlendirmenizi istesek bize ne söylerdiniz?
Çoğumuz bu dönemi 12 Eylül döneminin karanlık baskılarıyla karşılaştırıyoruz. Şuanda yaşananlar belki eskiden askeri yönetim altında oluyordu ama şimdi ise polis baskısı altında oluyor. Yapılanlar güya daha demokratik çerçevede irdelense de işin özü şudur ki; seçimle gelen bir hükümet ülkesinin bir kısmını görmezden ve duymazdan gelmeye çalışıyor, onları susturuyor. Böyle bir dönemden geçiyoruz. Tabi insanlar hiçbir zaman yok edilemezler ve bastırılamazlar. Özgürlükler rafa kaldırılmaya çalışılıyor ve bunlar çok sinsi bir şekilde yapılıyor. Birçok insan, 12 Eylül döneminde görmediğimiz kadar büyük bir zulüm altında olduğumuzu hissediyor.
En son albümünüz 2012’de çıkarttınız, önümüzde ki günler için yeni bir albüm müjdesi var mı?
Yeni projelerimiz olacak ancak şunu net söyleyebilirim ki Yeni Türkü olarak bir albüm olmayacak. Bu müzik yapmayacağız şeklinde algılanmasın. Albümler yapacağız fakat müzik artık herkes tarafından internet üzerinden indirilip tüketilen bir meta haline geldi. Biz her şeyin böyle hızla tüketilip bitirildiği bu dönemde albüm yapmak yerine yapacağımız şarkıları internet üzerinden tek tek yayınlayarak dinleyicilerimizle buluşturmayı daha mantıklı bulduk. Bakalım gelecekte bunu gerçekleştirdiğimiz de alacağımız tepkiler belki de yolumuzu net bir şekilde belirlememize yardımcı olacaktır.
HUSSAIN KAYA – LONDRA