Selçuk Balcı “İnsana değer veren bir siyaset yok”

Karadeniz’in yükselen seslerinden biri olarak kabul edilen kemençesiyle ve sesiyle bizleri hem neşelendiren hem hüzünlendiren Selçuk Balcı ile gerçekleştirdiğimiz röportajda müzik hayatını ve Türkiye’deki siyasi gelişmeleri hakkinda konuştuk.

Karadeniz denince herkezin ayrı bir hikayesi ve hatırası var. Sizin yüreğinizdeki karadenizi nasıl tarif edersiniz? 

Karadeniz’in herşeyden öte doğasını seviyorum. İnsanların sıcaklığı bir yana o güzel doğadaki engbelli arazinin vermiş olduğu aceleci bir hayat var. Bu da insanın özelliklerine bile yansıyor. Örneğin havanın hemen değişmesi gibi. Güneşken birden yağmur yağmasına insanlarında çok kızgınken hemen güler yüzlü olabilmesi var karadenizin insanın yapısında. Bunda ben hem bölgenin coğrafi yapısından hemde iklim şartlarına bağlıyorum ki ilginçtir mesela engebeli arazinin oluşu hani insanların çayını, fındığını (hepsi ayrı bir güzelik) yada yük taşımında zorluk yaşıyorlar ya onu horon figürlerinde yansıtıldığını düşünüyorum. Topalayarak yürüyen bir kadın, hemşin horonunda görebilirsin. Karadeniz insanına benziyor. Karadeniz insanıda karadenize benziyor.

Kazım Koyuncu önderliğinde Volkan Konak, Fuat Saka ve Gökhan Birben ile beraber Karadeniz müziğine olan algı değişdi. İnsanlar o yörenin saklı kalmış ezgilerini keşfetmeye başladı. Bu sayede gelecek yeni seslere de kapıların aralandığını söyleyebilir miyiz.

Karadeniz müziği bugüne kadar Temel ile Fadime veya hamsi yiyen horon oynayan yani karikatürize edilmiş bir kültür olarak karşımıza çıkıyordu. Bu algıyı müzikal anlamda Kazım Koyuncu, Volkan Konak gibi isimler değiştirdi. Bizler de bunun devam etirmeye çalışıyoruz. Bu müzik tarzını seviyoruz. Karadeniz müziğinin o otantik yapısını modernleştirerek gençlere sevdirebileceğimiz bir tarz. Karadeniz’in o anonim tadını ve lezzetini fazla bozmadan yeni besteler yapılabilir. Bu şekilde insanların karadeniz müziğine sempatisi artılabilinir ve kültürüne katkı sağlanabilinir.

“MÜSLÜM GÜRSES’TEN PİNK FLOYD’A KADAR HERŞEYİ DİNLERİM”

O eski türkülerin ayrı bir tadı var. Çocukluğunuzda Aşık Veysel, Muhlis Akarsu gibi isimleri dinleyerek büyüdüğünüz. Bu da sizin halk muzigine olan ilginizi etkiledi diyebilirmiyiz? 

Babam evde çok türkü dinlerdi. Bizim evde türk halk müziği albümleri hiç eksik olmazdı. Şu sıralarda bir plak merakım oluştu. Geçen yıldan bu yana sürekli albümlerin plaklarını alıyorum. İşte türk halk müziğinde (usta isimler) Arif Sağ, Musa Eroğlu, Muhlis Akarsu, Yavuz Top gibi isimler. Tabi onun dışında özgün müzike Ahmet Kaya’yı severim. Protest müzikte Grup Yorum’u ve karadenizin usta kemeçecilerinden Bahattin Çamcalıoğlu, Osman Yavuz dinlerim. Yani güzel olan herşeye kulak vermek lazım.

Kalpte o güzel sesi unutmuyor zaten…

Elbette. Müzik o kadar geniş bir yelpaze ki dünya adamı olmak lazım müzik yapmak için. Dar bir pencereden bakmamak lazım. Çok katı kurallar olmamalıdır. Kendi beğendiğin tarzın dışındaki müzikleride küçümsememek gerekiyor. Ben Müslüm Gürses’ten Fahri Farjad’a. Pink Floyd’dan Elvis Presley’ye kadar herşeyi dinlerim (Gülüyor)

Söz Farid Farjad’dan açılmışken sevenleriniz Farid Ferjad kemanda nasıl etkiliyorsa Selçuk Balcı’da kemençede aynı etkiyi yaratıyor yakıştırması hakkında ne düşünüyorsunuz. 

Farkında olmadan esinlenmiş olabilirim bilmiyorum ama hani bu özellikle Farid Farjad’ın yaptığı şeyi kemençeye uygulayim diye bir planlanmış birşey değil. İçimden gelen bir durum. İnsanlarda böyle bir benzetme yapıyor.

“OY VERECEK BIR PARTI BILE BULAMIYORUM” 

Apolas Lermi’nin ‘Diren Karadeniz’ klibinde siz ve diğer arkadaşlarınızla beraber eşlik etmiştiniz. Bu şarkı karadeniz’de yaşanan olumsuzlukları bizlere sunmuştu. Bir sanatçı gözüyle Türkiye’deki siyasi gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Ben siyaset yapmayı sevmiyorum ama siyaset bizim hayatımızın içerisinde var. Siyaset dediğimiz şey bizim hayatımızı etkileyen birşey bizim hayatımız hakkında bir karar veriliyor nasıl yasayıcağımzla ilgili. Tabi ki de benim bu konuda söyleyeceklerim ve fikirlerim olabilir ama beni temsil eden legal veya illegal hiç bir parti yok. Oy verecek bir parti bile bulamıyorum. Cidden mecliste veya meclis dışında legal veya illegal hiçbir kurul, kurum veya kuruluş beni temsil etmiyorum çünkü herkezin nasıl diyim secdiği birşey var. İnsana değer veren bir siyaset yok. İnsan ayrımı yapmadan örneğin türbanlı türbansız, ondan sonra nasıl diyim ırk ayrımı çok yapılıyor hani insana insan gözüyle bakar bir siyasi oluşum görmediğim için ben hiçbir partiye uzaktan yakından bir alakam olamaz. Türkiye’de siyaset bu şekilde ilerliyor. Ama kendi fikirlerim kendi şeylerim var. Protest bir tavrım vardır mesela bunu diren karadeniz gibi projelerde yer alarak belli etmeye çalışıyorum. Yani birşeylere sesiniz çıktığı zaman Türkiye’de buna hazır olmayan bir kesim görebiliyoruz. Eleştiri alıyoruz ama ben kendi yaptığım doğru bulduğum için hiçbir zaman geri adım atmayıda düşünmüyorum. Yaptıklarımın arkasındayım. İnsanlar ölmesin, tecavüzler olmasın, derelerimiz, tepelerimiz ile ağaçlarımız yok olmasın. Sadece bunları söylüyoruz. İnsanca yaşayasak bir toplum haline gelelim. Yaşasın hakların kardeşliği.

Güzel bir konuya değindiniz. Halk arasında sanatçıların verdiği mesajlar siyasetçilerden daha fazla etkili olabiliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?   

Evet etkili oluyor. Bunda bize karşıt görüşlü olan arkadaşların korkucağı bir konu yok. Biz kimseyi sokağa teşvik edipte cam çerçeve kırmaya davet etmiyoruz. Biz yaptığımız müzikle söylediklerimizi dile getiriyoruz. İnsanlar aynı düşünmek zorunda değil. Zaten böyle bir durumda düşünsenize iğrenç bir toplum olur. Örneğin bir muhtarlık seçiminde fikir ayrılıkları yaşanıyorsa birbirimize tahamüllü olmamız gerekiyor. Bu ülkenin en büyük problemi tahamülsüzlüktür. Sağcısıda solcusuda islamcısıda yani herkes kendi fikrini karşı tarafa kabul ettirme çabasında. Herkes kendi görüşünüz delikanlısı konumunda.

Seslendirdiğiniz şarkılarda karadenizin o açısını ve neşesini yansıtıyorsunuz. Peki Selçuk Balcı şarkılarınaki gibi duygusal mi? 

Evet duygusalım. Fotoğraflarda yüzüm hep güler. Ortamlarda eğlenceli bir kişiliğimdir ama yalnız kaldığım zaman duygusala bağlar sürekli kendimle çeliştiğim noktalar olur.

Bu sizin ana esin kaynağınız diyebilirmiyiz? 

Esin kaynağı derken böyle olmak bana ekmek yediriyor yada bu benim malzemem diyemem. Çünkü insanın içinden gelen bir durum. (Açıkçası) böyle olmaktan da çok memnun deyilim çünkü en ufak birşeyi (kafaya) takıyorum. örneğin bir arkadaşımı kırdığım zaman. Veya düşünülmeyecek birşeyi mesele edip oturup kendi kendime düşünürüm. Bu yapıda olmak istemem ama bunu değiştirememde ben böyleyim. Aslında biraz daha rahat olmam lazım. Hayata rahat bakmak lazım. Ama belkide böyle oluşum bana o besteleri yaptırıyor. Besteleri ve müzikal kısmını bir kenara koyduğun zaman ben bu durumdan pek memnun olduğum sayılmaz.

Peki bu sevilen şarkılarınız arasında sizin için özel bir anlam ifade eden (tabi zor hepsiden birisini seçmek ama) bu türkü beni yansıtıyor veya tarif ediyor dediğiniz bir türkü veya şarkı var mı? 

Benim için ‘Deniz Üstünde Fener’ ilk bestem olduğudan ben onu sayarım. Hale severek söylediğim ve hiç vazgeçemiceğim bir şarkı ve bana göre bu şarkı ölmez. Tabi hepsinin benim için yeri ayrı mesela ‘dağların karı yetmez’i de çok severim kendi eserlerimden hani klişe olacak ama hepsi çocuğum gibidir. Hepsini seviyorum ama oturup kendimi dinlemiyorum. Albüm yapana kadar o şarkılardan bıkmış oluyorum ve zevkimi almış oluyorum. Albüm yaptıktan sonra insanlara sunuyorum.

Peki niye dinlemiyorsunuz? 

Ben hep eleştirilere bakıyorum. Oturup da bir albüm gibi dinlemiyorsun ki ne hata yapmışım acaba doğru düzgün okuyabilmişmiyim yada çalınan enstrümanlar yeterli olmuş mu olmamış mı yani sürekli bir inceleme çabası içerisindeyim. Albüm sürecinde yüz kere bin kere dinlediğimden albüm çıktıktan sonra fazla oturup dinlemiyorsun. Albümü bitti diyip bir iki kere dinlemişliğim vardır. Onun dışında dinlemem. Sadece  birilerine dinletirken şöyle bir şarkım var biliyormusun yada bu şarkıda şu enstrümana dikkat ettinmi gibi sorularla görüşlerini alıyorum.

Söz konusu albümden açılmışken yeni bir proje çalışmanız var mı? 

Raportuvara başladık. Yavaş yavaş besteler oluşuyor. Sozlere daha yazılmaya başlanmadı. Böyle yarım yamalak. Zaman veremiyecegim ama bir yandan okulada zor oluyor. Ben Ankara’da yaşıyorum. Başkent üniversitesinde devlet konsetuvar san bölümündeyim yani okula beraber zor oluyor direk öğrenci hayatını yaşıyorum. Erken sabah kalkıyorum okula gidiyorum, devamsızlık bir tek konser günlerinde oluyor o yüzden devamsızlık hakkımı fazla kullanmıyorum. Konser olduğu zaman izin alıyorum hocalardan Yani tipik bir memur hayatı gibi düşünün akşam eve gelen memur gibi bir hayatım var yani öğrencilik hayatı ile pek farkı yok. Onun dışında bir koşturmacanın peşindesin albüm hazırlığı, konserler hemde televizyon programları olduğu zaman hepsine yetisemiyorum. Bir iki sene bu yoğunlukta devam edecek ondan sonrası sadece işime odaklanacam.

Yine Patika ve Mira albümlerin konseptindemi olacak? 

Tabi bizim tarzımız bellidir. Onunla fazla oynamakla insanların kullanığda o etkiyi yaratmak iyi birşey değil.Tarzımızdan çok fazla uzaklaşmamak lazım.  Her zaman bir albümde karadeniz müziğin dışında  iki veya bir esere yer veriyorum. Böyle bir eser yeni albümüzdede yer alacak. Çünkü özgün tarzda müziği çok seviyorum.

RÖPORTAJ: H.HUSSAIN KAYA