Takvim yaprakları 16 Mart 1976’yi gösterdiğinde dönemin İngiltere başbakanın ın ani istifası ile ada sarsılır. Başbakan Harold Wilson’ın sağlığını gerekçe gösterek ülkeyi daha fazla yönetemiyeceğini belirterek görevinden istifa eder. Bu beklenmedik istifa pek çok iddialarıda beraberinde getirmişti. Asıl neden istifa etmişti?
Bu iddialar arasında en çarpıcısı ise İşçi partisi lideri Wilson’a yönelik gizli bir askeri darbenin planladığını öne sürülmüştü. Hatta işin içinde İngiliz gizli istihbarat servisi MI5’in, ülke siyasetine, ekonomisine ve medyasına yön veren ‘The Kodamanlar’ adlı grubun ve kraliyet ailesinin bulunduğu iddiası vardı. Bu hikaye pek inandırıcı bulunmamıştı. Wilson’ın paraonoya hastalığına yakalandığının bir işareti olarak kabul edilmişti. Peki gerçekten de öyle miydi ?
Harold Wilson istifasından 5 hafta sonra BBC’den iki gazeteci Roger Courtiour ile Barrie Penrose’u kendi makamına çağırarak görev süresince yaşadığı endişleri dilendirir. Eski başbakan ingiliz gizli istihbarat servisi MI5 tarafından kendisine yönelik yürütülen gizli bir itibarsızlaştırma operasyon yürütüldüğü inancını taşıyordu. Kendi hükümetine karşı anti demokratik bir ajendanın olduğunu kanıtlamak için onlara önemli bilgiler aktarıyordu. Aynı dönem başka bir siyasi skandal patlak vermesiyle beraber bu iddiaların üzerine fazla gidilememişti. Böylece konuyla ilgili gerçekler o dönem aydınlatılamamıştı. Peki MI5 neden böyle bir girişime kalkışılmıştı ?
İNGİLİZ BAŞBAKANININ SOVİET AJANI OLDUĞUNA İNANILIYORDU
Soğuk Savaş döneminde İngiltere’de ekonomik sıkıntılar baş gösteriyordu. Ülke ekonomisinin topyekün tasfiye edilme tehlikesi ile karşı karşı kalacağı konusunda (uzmanlar tarafından) uyarılar yapılıyordu. Elektrik kesintileri çoğalmıştı ve haftada sadece üç gün çalışılabiliniyordu. Yükselen endusturiyel anlaşmazlıklardan kaynaklanan huzursuzluklarda hat safhadaydı. Ayrıca sol kesim tarafından kontrol edilen sendıkların gücünden de rahatsızlıklar vardı. Bu karamsar tabloda komünizimin en büyük tehdit unsuru olarak görülüyordu. Ülke kodamanları İngiltere’nin yavaşça bir komünist ülkeye dönüştüğüne inanıyordular. Bu tehdidin o kadar yüksek olduğuna inanıyordulardı ki İngiliz başbakanın bir Soviyet ajanı olduğunu kabulenecek kadar kendilerini sözde ‘komünist tehdidine’ kaptırmıştılar. Peki bu iddianın kaynağı neydi ?
MI5 teşkilatında başbakan Wilson’ın Soviyet Birliği’nin gizl istihbaratı KGB ile bağlantısı olduğuna dair şüpheler vardı. Öyle ki bir dönem KGB ajanlığı yapan Anatoliy Golitsyn’in Başbakan Wilson’ı bu role hazırladığı düşünülüyordu. İşçi partisinin bir önceki lideri Hugh Gaitskell’in KGB tarafından zehirlenip öldürülerek aşırı sol çizgiden gelen Harold Wilson’a parti genel başkanlığı kapısının açıldığı spekelasyonu yapılıyordu. Bu işe Amerikan gizli istihbaratı CIA’de müdahil olur. Geçmişte Wilson’ın Soviyet’lere birkaç kez gidip gelmesine dayandırıyordular. Wilson’a yönelik yürütülen karalama kampanyasın da başbakanın siyasi danışmanın Marcıa Williams (Baroness Falkender) ile gizli bir ilişki yaşadıklarını basına sızdırıp ikilinin sözde komünist olmalarının yanısıra İrlanda’lı terör örgütü ‘IRA’ sempatizanı oldukları servis ediliyordu. Asılsız iftiralar atılarak bir nevi psikolojik propaganda ile operasyon yapılıyordu. Eski MI5 yetkilisi Peter Wright ‘Spycatcher’ adlı kitabında Wilson’ın bir Soviyet ajanı olduğu endişesiyle güvenlik güçleri tarafından siyasi istikrasızlaştırmaya yönelik müzmin ve illegal bir kampanya yurutulduğunu itiraf eder. Zaten MI5’in yıllarca süren araştırmalarında Wilson’nin bir ajan olduğunu kanıtlayacak sağlam hiç bir belgeye rastlanmaz.
ASKER DARBENİN PROVASI BİLE YAPILIR
Ordu’nun müdahale etmesini isteyenlerin başlıca motive eden sebebler arasında komünizm en büyük etkendi. Darbe nedeni açıktı ‘kommunizimin ülkeyi ele geçirmesini engellemeye’ yönelik ülkeye el konulacaktı. Askeri darbe için uygun zaman bekleniyordu. İlk hareketlilik 1974 yılında asker birliklerin tanklarla beraber terör tatbikatı adı altında Heathrow havalimanını işgal etmeleriyle olur. Harold Wilson’ın danışmanı Marcıa Williams bu hareketin olası bir askeri darbeden önce bir provanın sahnelendiğini belirtir. Bu olay ordunun İşçi partisi hükümetine karşı bir gövde gösterisi olarak görülür. Öyle ki Başbakan Wilson’ın tatbikatın haberi bile yoktu. Zaten olası bir darbe girişiminde askeriye ilk olarak ülkenin en büyük havalimanını Heathrow, devlet televizyonu BBC ve Buckingham sarayını abluka altına almasıyla başlardı. Bu üç nokta ele geçirildiğinde zaten üstünlük sizdedir anlamına geliyordu.
Darbe planlamasında İngiliz ordusunun üst isimleri ve emekli komutanları yer alıyordu. Hedefleri İşçi partisinin bir daha iktidara getirmemeye yönelikti. İşi daha da tuhaflaştıran ise Kraliyet ailesinin olası bir darbeye onay vererek destek olmasıydı. Darbe planında Kraliçe’nin kamoyu bildirisinde halkın askeri güçleri desteklemesi ve hükümetin artık düzeni sağlamayacağından güvenilmez olduğu açıklamasıydı. Hatta Wilson ile kabinesinin bir enterne kampında esir tutlacağı bile planlanmıştı. Darbe sonrası geçici başbakan görevine ise Prens Louis Mountbatten (sağda) getirilecekti.
PEKİ İNGİLTERE BİR ASKERİ CUNTA HÜKÜMETİNE NE KADAR YAKLAŞMIŞTI ?
Gazeteci Barrie Penrose dönemin başbakanı Wilson’ın darbe endişelerinde halkı olduğunu belirterek, “Bir askeri (cunta) hükümetine ne kadar yaklaşmıştık sorusuna ben sadece şunu söyleyebilirim ki hiç ummadığımız kadar darbeye çok yakındık” İşin ironisi ise 1979 tarihinde ülke tarihinin en sağcı hükümeti iktidara gelmişti. Demir Leydi lakaplı Margaret Thacther hükümeti yıllarca sendikaları hedef alarak sendika gücünü dağtmişti. Siyasi solda yıllar içinde parçalanmıştı. İşçi partisi 1997 yılında Tony Blair ile iktidara gelene kadar hükümet kuramamıştı.
Bu da aslında başka bir hikayenin konusu…
YAZI: H.HÜSEYİN KAYA – LONDRA
NOT: Bu konuyla ilgili BBC’nin 2006 yılında yapmış olduğu belgeseli izleyebilirsiniz