İstanbul her zaman hikayelerin ve tarihlerin çarpıştığı bir yer olmuştur. Kur’an-ı Kerim’den Shakespeare’e kadar, ‘Bizans’, ‘Constantinople’ ve ‘İstanbul’ olmak üzere üç ismi taşıyan bu şehir, gerçek ve hayal edilen bir fikir ile bir yer olarak karşımıza çıkıyor.

Doğu ile Batı arasında bir köprü olarak duruyor. Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorlukların başkentiydi. Tarihe baktığımızda bir nevi dünyanın merkeziydi. ‘O Şehir’ olarak anılırdı. İngiliz yazar Bettany Hughes’un ‘İstanbul; A Tale of Three Cities’ adlı kitabında İstanbul’un sadece bir şehir olmadığını belirterek bir hikaye olduğunu bizlere anlatıyor…

Hughes, bizi dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan bu şehirin büyüleyici tarihsel yolculuğa çıkarıyor. Avrupa’da en uzun ömürlü siyasi varlık olan İstanbul, son 6 bin yılda, özü etrafında bir araya gelen bir mikro-şehirler ve kültür mozaiklerini absorbe etti. Arkeologlar, son sayımda, 42 yerleşim alanını ölçmüşlerdir. Fenikeliler, Cenevizler, Venedikliler, Yahudiler, Vikingler ve Azeriler, bu yeryüzünün bir yamasını evleri olarak gördüler.

Titiz araştırmalar ve yeni arkeolojik bulgulara dayanarak, İstanbul’un önemli hayatı en ince noktasına kadar büyüleyici bir portre çiziyor. Şehirin en içten, anında ve bilimsel hikayesini çok iyi anlatıyor (HK)